İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Bizdeki çöküş riyazi bir hakikatle x eşittir sıfırdır. Bu sıfır öyle bir sıfır ki, sıfırı da tüketmiş bir sıfır ve buradaki x yerine ne koyarsanız koyun. Ahlak koyun, yaşam düsturu koyun, nefis muhasebesi koyun, murakabe cehdi koyun, ilim-irfan koyun… Ne koyarsanız koyun karşılığı sıfır çıksa da şükredin. Zira sıfır dahi bundan haya edip bu kadar vasıfsızlığa tahammül gösteremeyip topu eksili sayılara atsa yeridir. İşte bu kadar vahim bir tablo… Batı’nın nefis muhasebesi ve girift savaşları sonucu edindiği özgür ve kiralık yaşamı, her ne kadar bize batıl gelse de, Batı bize şunu öğretmiştir ki bize göre tersine inkılap için bile vecd ve aşka sahip olabilmek ve nefis muhasebesi yapmak ve bütün bunlardan hareketle, aksiyon sahasında gerekirse can vermek… Batı, bize göre batıl olsa da bugünkü yaşayışını, hayat mefhumuna bakış açısını, materyal ve ruhsuz bir aşkla yahut sahte ve inanmış bir ruhla elde etmeyi başarmıştır. İşte bizdeki vahim tablonun akıl almaz esrarının ardındaki gizli formül bu şekilde açığa çıkmış oluyor, “Batılının eriştiği bu seviyeye yalnızca satıhçı bir yaklaşımla ve çok da önemlisi, meyvesini almak varken posasını öpüp baş göz üstüne koymanın bohemli rapsodisi…”
Bizdeki çöküşe, çöküş diyebilmek için gerçekten laboratuvar hassasiyeti ile incelemeye lüzum yoktur. Aslına yabancılaşmanın, medeniyet adı altında ilahlaştığı bir toplum yapısına sahibiz ki böylesine ne tarih şahittir ne tarihin tekerrüründe şahit olunmuştur. Nerede ve kime, nasıl yansımış, bunları teker teker anlatmaya vakit yetmeyeceği gibi sayfalar ve sözcükler de yetmez fakat çıplaklık ve medyayı anlatmak işte burada lüzumludur.
Evet, çıplaklık ve medya… Medya size ne verebilir? Şüphesiz ki bugün medya, ne almamak gerekiyorsa onu vermektedir. Herkes bilir ki hem şarkı sektörü hem reklam sektörü hem de daha nice medya sektörleri, medyanın küreselleşmesiyle büyüye büyüye bugün dünyayı, yirmi dört santimetrekareye sığdırmıştır. Her şeye rahatlıkla erişebilmektesiniz. Konu ile yarım teması olması hasebiyle şunu demek gerekir ki, her şeye zahmetsiz erişebilmek, ulaşılanın kıymetini güdük kılar ve neticede insandaki hayal hassası bir süre sonra iş yapamaz hale gelir. Hem ulaşılan hem de hayal gücü anlamını yitirir ki işte bu formülün tatbiki bugün ortadadır.
Çıplaklık… Medyanın mahkûm bırakıldığı mefhum… Sosyal medyadaki butik sayfalarından tutun televizyondaki herhangi bir programa kadar… Size şunu diyecekler; sana ne be, rahatsız oluyorsan gözlerini kapat, kulaklarını kapat, bakma! Seni medeniyetsiz, seni yobaz, seni seni… Kim bilir daha nice küfürler edecek de medeni(!) oluşları buna müsaade etmemekte… Ne kadar da medeni bir medeniyet… İşte burada yine Batı’ya temas etmek gerekiyor ki hakikaten bugün Batı, çıplaklığı da kapsayan bu yaşayış seciyesine sahip olabilmek için ecel terleri dökmüş, ezilmiş ve kendi batılının şehidi olmayı başarmış topyekûnda buna sahip çıkmasını bilmiştir ancak bizdeki medeniyet(!) timsalleri ne bu nefis muhasebesine yol açacak bir dünya görüşüne sahip olabilmiş ne de böyle bir nefis muhasebesine girişip batıla meydan verecek bir eziliş hezeyanı yaşamıştır. Batılını yaşama inancını ve savaşını verdirecek bir eziliş… Sathın da satıhlarında kalmış bu bakış açısına karşı öfke nöbetleri geçirmek, kafayı pürüzlü duvarlara sürtmek ve öfkeden kudurmak icap etse de evvela İslami hassasiyete sahip bir bünyeye yakışmamaktadır.
Bu insanlara sorsanız “kadın kutsaldır” derler. Hatta son zamanlarda ağız modası kamyon arkası sözler trend oldu ki söylev boyutuna ulaştı ve adeta Perikles’in, Peloponnesos Savaşı’nda ölen askerler için çektiği nutuklar benzeri dimağlarda yer edindi; “Kadın insandır, biz ise insanoğlu!”, “Bir kadını ortadan ikiye bölerseniz göreceksiniz ki yarısı insandır yarısı anne”. Güzel söz, tweet atılır, atalım bakalım. Bu sloganlar ve meydanlarda kuru kalabalıklara çekilen nutukların sahipleri ile derdimiz vardır yoksa bu sloganlarda söylenmiş olanlar en asıl olarak İslam’da karşılık bulmaktadır ki İslam’dan arınmış şahsiyetler veya münevver geçinenlerin bu tür cümleleri sarf etmeleri komiktir.
Bu tür şahsiyetlerin ağzından şu cümleyi de duyarsınız; “Kadın cinsel bir obje değildir”. Bunu söyleyen şahsiyetlerden ünlü olanlarının, bazı reklam markaları için boy boy anadan üryanlığa ramak kalmış frikikler vermelerinin izahı mümkün müdür? Kumar masasında elinde iskambil kağıtları ile “kumar oynamayın sakın!” diye bağırmak kadar saçma ve izahı mümkün değil. Objeleştiren de kendisi, tokadı atan da kendisi… Şu da medyada çok dolaşır ki bu en komiğidir; “falanca ünlü, falanca yerde kameralara cesur pozlar verdi.” Cesur pozlar… Yani ahlaken ne kadar sınırsız olursanız işte o kadar cesursunuz demek istiyorlar. Cesaret ile ilişkisi kurulduğunda, cesaret sözcüğü birden dile gelip “yahu beni böyle sapkınlıklara alet etmeyin!” dese yeridir. Zira biz, cesaret sözcüğünün yerine zaten bunu avaz avaz bağırmaktayız.
Dünyada hiçbir medeniyete göre çıplaklık bir özgürlük ölçütü değildir ve olamaz da ancak bizim çakma münevverler zümresine göre medeniyet, çıplaklığa ne kadar yakınsa işte o kadar medeni olmaya yakındır. Şunun gibi; olasılık diye bir matematik konusu vardır ki buna göre olasılık 1’e ne kadar yakınsa işte o kadar kesindir. İşte ne kadar çıplaksanız o kadar medenisiniz. Biz de onların yerine şu sloganı atmış olalım o halde:
“YAŞASIN MEDENİYETLERİN ÇIPLAKLIĞI!”