55. Sayımız Çıktı!

03 Ocak 2024

TAKDİM

Dünyamız, bir puthaneye dönmüştür. Ülkemiz de öyle, cemiyetimiz de… Hem meclisimizden mescidimize, pazarımızdan mezarımıza kadar bundan nasibini almayan bir şeyimiz de kalmamış… Her şeyimiz ama her şeyimiz, asli hallerinden koparılmış, mücerret put kaidesine birer müşahhas put şeklinde lehimlenmiş vaziyettedir…

Peki, temas edilen her şeyin bir anda putlaştığı böyle bir ahval, nasıl meydana geldi, gelebildi?

Bunun iki ana saiki var… Birincisi şudur: Dünya, yani masiva, yani Allah’tan başka her şey, kendisine Allah’ın koyduğu ölçülerle yaklaşılmadıkça zaten zatıyla puttur… İkincisi de şu: Dünyada, dünyanın put olan zatına İbrahimî balta düzeniyle yaklaşan tek bir rejim bile yoktur… Hele Türkiye’de, böyle bir rejimin yokluğu bir yana, aksine bir de Nemrudî imalat düzeniyle işleyen bir put rejimi vardır…

Yani hem dünyamız zatıyla puttur, hem de bizim dünyamızda her şeyi bize putlaştıran ve sonra bizi bu putlara tapınalım diye teşvik eden bir put rejimi vardır… Ve bu vaziyet, insanı insan olmaktan çıksın diye zorlayan bir ahvaldir…

Oysa dünyanın gerçek sahibi Allah’tır ve dünyayı emanet verdiği insanlardan bu dünyaya, bu dünyanın bütün putlarına tapınmaktan kaçınmalarını ve sadece kendisine yönelmelerini istemektedir…

“Tağuttan, ona tapmaktan kaçınıp da Allah’a yönelenlere gelince… Onlara müjde vardır…” (Zümer-17)

Tağut, “Allah’tan uzaklaştıran her şey” olarak bir cins isimdir. Günaha ve kötülüğe ortam hazırlayıp sevk eden her zalim insan ya da rejim, birer put olarak tağuttur… Allah’a dost olmak mevkiinde konuşlanmış kimseler için tağut, dünyadır, nefistir, masivadır ve bu şeyler, İbrahimî edasıyla bu kimseler için perva edilmez birer puttur, birer Nemrudî rejimdir, lahutî bir görev hissiyle birer devirme hedefidir…

Peki, şu puthane dünyada insanlardan kaçının yüzü Allah’a dönüktür, hele mazisi itibariyle bir İbrahimistan olan şu Türkiye’de kaç nuranî baş, İbrahimî vazife hissiyle Nemrudî bir rejimle karşı karşıya olduğunun bilincindedir? Akın boylarında, Allah’ın dünyasında Allah’a kabadayılık etmeye tevessül etmiş put yoklayan ve baltasını, arzda tek Nemrudî yelteniş kalmasın diye bir dedektör gibi kullanan bir milletten geriye, nesi kalmıştır?

İçine doğru çekile çekile en nihayet içini de bir puthaneye çevirici makûs bir talih!

Şu caddeler, şu çarşılar, şu statlar, şu kumarhaneler, şu pavyonlar, şu meyhaneler, neye meftun insan kalabalıklarıyla doludur? Çocuğunu kucağına alırken müstakbel bir şehidi sever gibi seven nurdan ana-babalar, çocuklarına adeta tapınan ve onları, başka çocukların ana-babalarına nazirede bulunmak üzere birer put kılan naylondan ana-babalara evrilmiştir artık! Kadın, para, zevk, daha rahat yaşama koşulları, dahası insan nefsinin hoşuna giden ne varsa hepsi, şu puthane cemiyetimizde putlaşmıştır, putlaştırılmıştır. Çünkü bunlar hem Allah’ın koyduğu ölçüler dışında yaklaşılınca zatlarıyla birer puttur, hem de bunları insanlar nezdinde birer put şekline tebdil eden bir Nemrudî rejim işlemektedir…

Vatanda kötülük hem sereserpedir, hem de vatanda kötülüğü seri imalat halinde üreten serseri bir rejim yokluktan varestedir, yani vardır, faaliyettedir!

Peki, herkes kapısı önünden kötülük süpürse, vatan mahallesi temiz olacak mıdır?

Herkesin kendi kapısı önünden kötülük süpürmesi, elbette içinde erdiricilik de taşıyan mübarek bir iştir ama vatan mahallesini, tersinden belediye hizmeti verir gibi her gün pisleten bir idare var iken bu muhaldir. Çünkü Türkiye’de, kötülük imalatı yapan bir kötülük rejimi vardır. Bu kötülük rejimine, isterse ondan memnun olmayan başlar onu idare etsinler, dokunmak yasaktır. Ya ona dokunulmayacağı garanti edilirse idaresine izin verilir, ya da ona dokunmak isteyenlere hadleri bildirilir. Mesela vatanda yüz binlerce kadın vesikayla fuhşa prangalanmıştır, ama başı örtülü ve sözde dindar kadın Bakanların kadın hakları zaviyesinden olsun bu bahsi tek bir kez açtıkları görülmez! Ama mesela birkaç bin kilometre ötedeki Taliban’a, kadın haklarına itina göstermesi için seslendiklerine sıklıkla rastlanır! Camiler çoğaltılabilir ama camiyi cami yapan ruhu diriltmeye kalksanız, kötü ruhlar hortlatmaya kalkan kâhin muamelesi görmeniz kaçınılmazdır. Bir Çingene bohçası gibi dine ait her değeri orta yere yığsanız, bundan rahatsız olunmaz ama dine ait değerleri, Allah Resulü’nün onu tedricî bir strateji dâhilinde hayata tam hakim kıldığından ve bu andan itibaren de bu hasletten mahrum her toplumun müminine bu hakimiyeti sağlamanın farz haline geldiğinden bahsederseniz, zatınızda baltasını kuşanmış bir İbrahim görür ve gadriniz için Nemrudî kırbaçları şakırdatmaya başlarlar!

Nemrudî bir rejime ancak, onun putluk vasfına dokunmadan dokunmak serbesttir!

Şeyh Said’i, onda putluk vasıflarına dokunucu bir eda gördüklerinden astılar! Bugün Şeyh Said’e küfrettirdikleri peyda bir nesille küfürlerine devam etmekteler… Zannediyor musunuz ki; Filistin’de bugün yaşananlar ile bu topraklarda dün yaşananların hiçbir ilintisi yoktur! 48’e giden yol için 23’ten mutlaka geçilmesi gerektiğini gören göz, şeytanî gözdür ve el an bu göz, Arz-ı Mevud’a giden yol için bizim topraklarımızda üzerinden geçilmedik tek değer bırakmamak kararlığındadır… Televizyonlar, fosseptik çukurundan beterdir ve evlerimizin içindedir… Nemrudî yayın stratejisi, çocuk çizgi filmlerinin bile “Hey çocuk! Eşcinsel ol!” demek üzere detayındadır. Sabah ve öğlen kuşağı kadın programları, namus kuşağının çözülebilmesi için göz göre göre yayındadır. Şu alçaklığa bakın ve bu alçaklık kimin idaresindeki bir ülkede yaşanıyorsa bu alçaklıktan mutlaka en başta onun mesul olduğunu hesaba katın: Çocuğun, pastaneciden mi, manifaturacıdan mı, kocadan mı olduğunu “Az sonra!” anonslu reyting takdimleriyle günlerce irdeleyen ve yersiz merak cihazından istifadeyle yüz binleri ekran başına toplayan kadın programının, dna testi neticelerinde çocuğun üçünden de olmadığını söylemesi, haftalardır ekranlardan milyonlara arz edilen kadının bu defa “Aaa! O aralar ayakkabıcıyla da görüştüğümü unutmuşum!” demesi ve çocuğun gaip babasını ayakkabıcı diye belirleyen bu sinsi süreçle beraber kitlesel namussuzluğun millet nezdinde normalleştirilmesi… Nemrudî rejim, yolundadır ve kendisini idare etsinler diye vazifeye duranlar da yolundadır!

Ama İslamî ve millî irfan bakiyemiz namına hiçbir şey yolunda değildir…

Derinliğine ve genişliğine İbrahimleşmeliyiz, kötülüğü hem kapı önümüzden süpürmek için gayret etmeli, hem de kötülüğü kapılarımız önüne her gün istifleyen Nemrudî rejimin canına okumalıyız, canına okuyabilmek için de evvela Müslüman Anadolu halkı nezdinde onu tüm kimliğiyle ifşa ve tebellür etmeliyiz…

Anlayacağınız dertliyiz ama derdimiz kadar öfkeliyiz de!

Gazze’de organları parça parça edilmiş binlerce çocuğa bakınca öfkeden deliriyor ve dil kılıcımızı işte tam bu hususların taşına sürtüyor, derin bir ilintiyle onu burada bileyliyoruz!

Ruh adaleleri şiş şiş, İslamî gaye cihazı tam takır çalışır vaziyetteki bir Türkiye, İbrahimî haysiyet burcuna yeniden çıksın, çıktığı yerden bütün putların başına bela olsun ve bütün mazlum başları okşasın diye dünyaya lazımdır, Gazze’ye lazımdır, Türkiye’ye lazımdır!

Öyleyse onu Nemrudî rejim elinden kurtarmalı, o ellerdeki tağutî imalat vaziyetine son vermeli, yani onu aslına döndürmeliyiz!

Bu uğurda kahrolsun menfaat odaklı bütün post kavgaları ve var olsun, bizi masivadan geçirip Allah’a döndürecek, soylu İbrahimî kavgalar!

Biz, inanıyoruz…

Bu “basit karışıklığı” millete basit tarafından anlatıp karışıklığa son verecek, öz yurdumuzda paryalığı kabul etmeyici, garipliğe ebeden razı olmayıcı bir kıyam ruhuyla silkelenecek, uzun vakittir tutulduğu ahırda ilaçlarla mayıştırılmış Türkiye küheylanını kendine getirdikten sonra da yelelerine millî süvari ruhuyla yapışacağız…

Biz inanıyoruz, siz de inandığınızda bunlar olacak…

Halis vatanın idare makamına muhlis vatan evlatları kurulacak ve onlar kuduracak…

 

Mesaj ile sipariş vermek için tıklayınız>>

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi