İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Öğrenilmiş çaresizlik, belli bir durumda sürekli olarak olumsuz tepki alma deneyimi sonucunda ortaya çıkan başarısızlığı kökten kabullenme durumudur. Başarısızlığı kabulleniş öylesine güçlü bir psikolojik etkidir ki bazen başarısızlığın önündeki tüm engeller kalksa da kişi başarısız olacağına inandığı için engelin kalkmış olduğunu fark edemez.
“Öğrenilmiş Çaresizlik” kavramının anlaşılmasını kolaylaştırmak ve etkilerini daha iyi görünür kılmak için; bir grup maymun ile yapılan ilginç bir deneyden bahsedeceğim. Çalışmanın sahipleri ve deney sonuçları hakkında bilgi mevcut değil. Fakat sosyal psikoloji açısından üzerinde çok konuşulacak bir çalışma.
Deney şöyle…
“Bir kafese beş maymun bırakılır.
Kafesin ortasına maymunların rahatça çıkabileceği bir merdiven, merdivenin sonunda da yani çıkılıp alınabilecek bir noktaya da ipe asılı bir demet muz koyarlar. Maymunlar merdivenleri çıkıp muzlara ulaşmak istediğinde, kafesin üstünden tazyikli soğuk su dökerler. Burada dikkate değer husus; tazyikli soğuk suyun sadece merdivenden çıkıp muzu almak isteyen maymuna değil kafesteki tüm maymunların üzerine dökülüyor olması.
Haliyle her bir maymun aynı denemeye kalkıştığında, tazyikli soğuk suyla bütün maymunlar ıslatılır.
Bir zaman sonra muzlara hareketlenen bir maymun olursa diğer maymunlarca engellenir. Maymunlardan biri eğer muzlara yönelirse kafesteki diğer maymunlar bu maymunu alaşağı ederler ve bir güzel döverler. Çünkü artık şunu çok iyi bilmektedirler; muzları almaya içlerinden hangi maymun teşebbüs ederse etsin başarılı olamamaktadır. Tazyikli soğuk su tepelerinden aşağıya dökülmektedir.
Nihayet maymunlar, bu gerçeği kabullenmiş olur. Kafesin içinde yemek istedikleri ama yiyemeyeceklerini de çok iyi anlamış oldukları muzlara bakarak yaşamaya başlarlar.
Deneyin ikinci aşaması daha enteresan. Çünkü sıra kafese yeni geleceklerde.
Kafesteki terbiye edilmiş bu maymunlardan biri dışarıya alınıp yerine yeni bir maymun koyarlar.
Kafese yeni gelen maymunun ilk yaptığı iş haliyle muzlara ulaşmak için merdivene tırmanmak olur; fakat diğer maymunlar buna izin vermezler ve yeni gelen maymunu engellemeye çalışırlar. Yeni gelen maymun kafeste kendisinden önce var olan diğer dört maymun tarafından neden engellendiğini anlayamaz. Karnı acıkan bu yeni gelen maymun birazdan bir deneme daha yapar. Fakat bu deneme ona pahalıya patlar. Çünkü diğer maymunlar tarafından daha merdivene ulaşmadan engellenir ve bir güzel dövülür.
Kafese yeni gelen ve dayak yiyen maymun neden diğer maymunlar tarafından dövüldüğünü bir türlü anlayamaz. Her denemesinde dövüleceğini anlamış olduğundan artık oda diğer dört maymun gibi acıkmış olsa da asılı duran muzlara uzaktan bakarak kafesin içinde dolaşmaya başlar.
Dikkat ediniz. Artık bu aşamada maymunlar birbirini terbiye ediyor. Bir süre sonra ıslanmış maymunlardan biri daha kafesin dışına alınır ve yerine yeni bir maymun daha koyarlar.
Kafese yeni gelen ikinci maymun, kafese girer girmez ilk yaptığı iş muzlara ulaşmak için merdivene tırmanmak olur. Tabi ki merdivene ilk yaptığı atakta dayak yer.
İşin ilginç yanı ise bu ikinci maymunu en şiddetli ve istekli döven birinci maymun olur.
Islatılmış olan maymunlardan üçüncüsü de değiştirilir ve ilk atağında cezalandırılır.
Yeni gelmiş iki maymunun son gelen üçüncü maymunu niye dövdükleri konusunda bir fikre sahip değillerdir.
Son olarak, en önce ıslanan maymunlardan ikisi de yenileriyle değiştirilir. Artık kafeste tazyikli soğuk suya maruz bırakılan maymun kalmamıştır.
Kafese en son gelen bu iki maymun, muzları görünce hemen merdivene koşarlar. Fakat kafese bu iki maymundan daha önce gelip de aynı hareketi yaptıklarında önceki diğer maymunlar tarafından dövülen ve niçin dövüldüklerini bilmeyen üç maymun bu yeni gelen maymunları kendileri daha önce nasıl dövüldülerse aynen o şekilde döverler.”
Tepelerinde bir salkım muz asılı olduğu halde, artık hiçbir maymun merdivene yaklaşmamaktadır.
Eğer deney devam ettirilseydi. Normal yaşam alanlarına bırakıldıklarında kafes deneyimi olan bütün maymunlar bizim klişe olarak bildiğimiz üç maymunu oynayarak yaşamını idare ederdi sanırım.
Artık kafes yok. Muz yok. Tazyikli soğuk su yok. Dayak da yok.
Ne duyduk. Ne gördük. Ne söyledik.
Teşbihte hata olmasın. Maksadını aşmasın temennisiyle Müslüman Anadolu halkının başına gelenleri bu denek maymunların başına gelenlere çok benzettim.
Koskoca bir imparatorluğun mensubu idin. Dünyayı titretiyordun. Seni imparatorluğa nispeten kafes kadar bir yere mahkûm ettiler. Üstüne birde milli, manevi, dini değerlerini ulaşabileceğin bir noktada gösterip her uzanışında cezalandırıldın. Ulaşılamaz ve ulaşmaya çabalamaz hale soktular. Yetmedi bunca asır savaştığın, mücadele ettiğin ecnebinin kanununu, yaşantısını sana kaide olarak sunup, bu pisliğe mecbur bıraktılar. Bu topraklarda Müslümanlığı çaresiz kılmak ve Anadolu Müslümanlarına çaresizliği öğretmeye kalktılar.
100 yıllık tedrisatın sonunda sokağa salınsan ne olacak.
Üç maymunu oynarsın.
Ne duyduk. Ne gördük. Ne söyledik.
Çok şükür bütün bu çullanışlara göğüs geren imanlı sineler her zaman var olacak. Ve topyekûn bir yok oluşa Cenabı Allah (c.c) asla müsaade etmeyecek.
Ve Üstat Necip Fazıl KISAKÜREK anayasa mahiyetindeki eseri “İdeolocya Örgüsü” kitabında bu hastalığı teşhis etmiş olmalı ki tedavi yönteminden bahsediyor.
“Sen itimat et de, isterse vazifeye davet eden seni kandırsın! Ecri sana ve hüsranı onadır!
Sen boyuna itimat et ve icap ederse her defa aldatılmaya razı ol ki, böylece bir gün aldatılmamak imkânın da tahakkuk etsin, aldatmayacak olan da zuhur etsin?
Ve o bir kere zuhur ve tahakkuk edince, onunla beraber muazzam zaferde gerçekleşsin.”
Büyük Doğu Seriyye olarak ölüm uykusuna giren üç maymunu oynayan Anadolu Müslümanlarını dürte dürte uyandırmaya çalışıyoruz. “Öğrenilmiş çaresizlik” den kurtarmaya gayret ediyoruz.
Fakat bilinmelidir ki öğrenilmiş çaresizlik dediklerinin karşılığı imansız Müslümanlık bizim lisanımızda.