Anne Yanında Öksüz Kalan Çocuklar

Yazan: 16 Mayıs 2020 2852

Hazreti Ömer (ra) anlatıyor: “Nebi (sav)’nin huzuruna birtakım esirler gelmişti. Bunların içinde emzikli, çocuğunu kaybetmiş bir kadın vardı. O, göğsünde biriken sütü sağıyor diğer çocuklara veriyor, emziriyordu. Bu kadın, esirler arasında çocuğunu bulunca hemen alıp sinesine bastı ve derin bir şefkatle çocuğunu emzirmeye başladı. Bu yüksek şefkat levhasını görünce Rasul-i Ekrem (sav) bize, ‘Şu kadının çocuğunu ateşe atacağını sanır mısınız?’ dedi. Biz de ‘Hayır, kesinlikle atmaz’ dedik. Rasul-i Ekrem (sav) bize ‘Allah Teâlâ kullarına, bu kadının çocuğuna duyduğu şefkatten daha merhametlidir’ buyurdular.” (Müslim, Tevbe, 4)

Efendimiz (sav)’in, Allah Teâlâ’nın merhametinin büyüklüğünü anlatmak için yaptığı kıyasın hedefine ulaşmasında anne şefkatinin ne olduğunu bilip, yaşamak büyük öneme sahiptir. Anne sevgisinden mahrum bir çocuğun Allah Teâlâ’nın merhametini bilme, kâinattaki tecellilerini fark etmede zorlanacağı da bellidir. Bir bakıma çocuğun annesiyle kurduğu sevgi ve şefkate dayalı ilişki, onun imanının temelini oluşturur ve sağlamlaştırır.

Çocuk annesinden bağımsız olarak yaşamaya başladığı yaştan itibaren de anne onun için kendisinden ayrı güvenilir bir varlık olarak kalmaya devam eder. Kendisi dışında güven sağlayan bir varlık fikri çocuğu, Allah inancına ulaştıran yollardan biridir. Yani Müslüman, saliha bir anneye sağlam sevgi bağlarıyla bağlanan bir çocuk Allah’a iman ve O’nun emirlerini yerine getirip, nehyettiklerinden kaçınma hususunda annesiyle arasındaki sevgi bağları sağlam olmayan çocuğa nispeten çok daha iyi yetiştirilir. Bugün, modern dünyanın kölesi haline gelmiş, çocuğundan her fırsatta kaçıp, hakkı olan az bir vakitle sınırlı iznini bile kullanmadan evden uzaklaşan anneler ve çocukları arasındaki sevgi bağının ne kadar kuvvetli olduğu ise sorgulanır. Çocuk eğitiminin başlangıcı olarak kabul edilen ailede anne baba rolleri birbirine karışmış, belki de ömür boyu içinde bir burukluk kalacak olan çocuklar bakıcılarla hayatı öğrenmeye, dünyayı tanımaya doğru bir seyir hâline girmişlerdir. Gün boyu çocuğundan uzak kalan anne, vicdan rahatlatmak için çocuğunun her dediğini yapmaya âdeta taparcasına ağzından çıkan her sözü yerine getirmeye başlamıştır. Böyle bir ortamda yetişen çocuğun Efendimiz (sav)’in usulüne göre yetişmesi, kendinden başka onu sürekli korumak isteyen birinin varlığının devamlı farkında olması, imkansız değilse de çok zordur. Evin reisi konumundaki baba, yaratılış itibariyle evin dışında daha zor olan işlere koşturur, anne ise ailede kavvam olma özelliğiyle değil, şefkat ve merhametiyle öne çıkar ki fıtratı da bunu gerektirir. Fakat anne, rolünden çıkıp evin içinde reis olmaya doğru bir hâl aldığı vakit, tabiri caizse baba tahtından indirilir. Devamlı söz sahibi olmak isteyen, etrafa emirler yağdıran bir annenin olduğu evde de babadan sevgi böceği olması beklenir ki bu başladığında anne sevgisinden mahrum, baba otoritesi tanımaz çocuklar yetişmeye başlar. Muhtemeldir ki, evinde reis olan annenin kızı da daha otoriter olmaya çalışan, pek de naif olmayan; oğlu ise daha itaatkar olan bir ömür sürer.

   Çocuğun; imânî hususlar başta olmak üzere, toplum içerisinde âdâb-ı muaşeretten başlayarak, huy, davranış, sosyal çevreyi doğru belirleme, özgüven sahibi olma gibi hayatın her alanına dolaylı ya da doğrudan etki eden müsebbib ‘anne’ dir. Bundan dolayıdır ki Allah Rasulü (sav) kızı Hz. Fâtıma (r.ha)’ya evlendiği vakit eşiyle iş bölümlerinde evin iç işlerini Mü’minler’in annesine dış işleri de Hz.Ali (r.a)’ye vermiştir. Yani evde çocuklarıyla devamlı ilgilenen bir anne ve o çocukları koruyup, gözeten bir baba; Allah Rasulü (sav)’nün temiz ve pâk neslinin başları olan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin işte böyle bir ailede yetişmişlerdir. Bu anlamda kadın için en güvenilir ve yaşanılası yer evidir, cemiyet meydanında da yine kadınların bulunduğu ortamlarda Kur’an ve sünnete aykırı olmayan kadının yapabileceği işleri yapmasına İslam izin verir. Fakat kadının gönlünde, vaktinde en çok olan, ilk sırada yer alan evi ve ailesi olmalıdır. Bu olmadığı vakit annesi hayatta olan maddî anlamda olmasa da mânâ itibariyle öksüz kalan çocuklar bizleri bekler. Kariyer uğruna koca bir neslin yok olmasına da hiçbir Müslüman göz yumamaz. Usül olmadan kendi hevâlarına göre ayetleri tefsir eden, Peygamber (sav)’ i dahi hâşâ kendi istedikleri yumuşak erkek profiline büründürmeye çalışan, İmam Maturidi Hz. gibi bir âlimi bile kullanarak Müslümanlar arasında feminizmi yaymaya çalışıp kadını putlaştırmaya çalışan, İslam’a içten içe düşmanlık eden münafık tiplemelerden Allah Teâlâ Hazretleri intikamını elbet alır, bundan şek şüphemiz yok, duamız o ki; Anadolu’nun yiğit evlatlarına bu şerefli işi nasip etsin.

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi