Bu sayfayı yazdır

Batı'nın Batışı Doğu'nun Doğuşunda Muştu

Yazan: 24 Mart 2022 1813

2011 yılının sonbaharıydı. Yılları ve günleri hatırlamakta mahir değilim. Ancak böyle günler gibi olacak ki aklımdan çıkmasın. Ankara’nın Batıkent semtinde henüz yeni açılmış bir Avm’de iki arkadaş Servet Turgut ile görüşmeye gittik. Görüşmeyi arkadaşım ya da ben mi talep ettik hatırlamıyorum. Fakat görüşmeden doğan murada bakarsak O bizi çağırmış.  Zaten arkadaşım da ben de fikir çilesini çekmekten beyhude çekenden de beyhude, göbeğini kaşıyarak çile çektiğini sanan iki dünyalıktık. Arkadaşımın geçmişten gelen kilise deneyimlerinden ve de okuduğu Felsefe bölümünden dolayı olsa gerek, Batı Felsefesi’ne dair birkaç hususta araştırma yapmasını istedi. Zaten arkadaşımı dürtmese zahmet edip geleceği de yoktu.

Anadolu’nun köylerinde okul okuyanlar bilir. Köylerin çoğunda okulda sadece bir tane görevli öğretmen bulunur. O öğretmen okulun her işine bakar. Yapmadığı iş yoktur. Öğretmendir, okulun müdürüdür, temizlikçisidir. Sobayı da yakar, sınıfı da süpürür, bahçeyi de sular. Yetmez, okul öğrencilerinin tamamının eğitiminden zaten sorumludur. Aynı sınıfta 1’den 5’e kadar bütün sınıflara ders anlatır. Bir tarafta okumaya yeni başlayan ufacık çocuklar, diğer tarafta yaşları geçmiş ama mezun olamamış gençler. Herkes orada. İşte Servet Turgut’un BÜYÜK DOĞU-SERİYYE okulundaki vaziyeti bunu aratmaz haldeydi. Çok şey değişmediğini bizzat kendisi sitemli ifadelerle dile getirmekte. Bundan bir önceki yazımızda bahsetmiştik. Konumuzdan sapmayalım.    

Bu arkadaşımızdan araştırmasını istediği mesele “Sokrates’in horoz borcu”. Kilit mesele. Delilleri çoğaltmak gerekti. Bu borçta adı geçen bir insan mı yoksa müstakbel bir tanrı mı? Her ne kadar 2004 yılından beridir Servet Turgut’u tanıyor ve seviyor da olsam, tanımadığımı ve neden sevdiğimi bilmediğimi anladım o an. Ancak benim bu anılara dalışım bu sebeple değil.

Düşünün şimdi.

Bu fikir çilesi daha eskilere dayanıyordur. Benim şahit olduğum hadise 2011 yılından.

Bu hususta ilk eser 2019 yılında basılıyor. Eser ve eserler.

Şöyle başlıyor takdim:

“Elinizdeki eser, Batı Felsefe Tarihini en başından en sonuna kadar tam saha presle cilt cilt eserleştiren bu sürecin girişi mahiyetinde ve kavgadan evvel edilen peşrev türünden ısınma safhasını teşkil etmekte…” Batı Felsefe Tarihinin giriş kitabı kavga değil kavgaya hazırlık.   Arkasından sırasıyla yazılan aşağıdaki şaheserler.

Batı Felsefe Tarihi-Giriş  “Avrupa: Şeytan Hacetgahı”

Batı Felsefe Tarihi-1.Cilt  “Sokrates bizim Neyimiz Olur”

Batı Felsefe Tarihi-2.Cilt  “Platon ve Aristo”

Batı Felsefe Tarihi-3.Cilt  “Helenistik Felsefe”

Batı Felsefe Tarihi-4.Cilt  “Hristiyanlık ve Felsefesi”

Asıl mesele bundan sonra cereyan ediyor. Bu süreçte yaşadıklarına ilişkin kendisinden dinlediğime göre çok sancılı dönemler geçiriliyor. Hem fikri hem ruhi sapıklıkların içine dalıp şeytanın yatağından suç delillerini toplamak. Aman Allah’ım.  Tek sığınağımız Allah ve Resulü. Ruhunu ve zihnini okuduğu sapıklıklardan beri etmek adına elinde olmadan Peygamber Efendimizin hayatına doğru geçişler yaşıyor.

Suya dalan birinin belli aralıklarla nefes alıp tekrar suya dalması gibi düşünün.  Ya da bayan kuaförlüğü yapan erkeklerin ruhlarını kadınsılıktan arındırmak için belli aralılarla erkeklerin çok olduğu kahvehane gibi mekânlarda bulunma zarureti hissettikleri gibi manevi boşluklar ve hatıratlardan uzak durabilmek adına farkında olarak ve hamle yaparak uzaklaşma.

İşte büyük sır. Siz Batı’yı batırdıkça doğarsınız. Batı bittikçe Doğu kendiliğinden zuhur eder. Ve mücadele edin ki batmaz sandığınız Batı alaşağı olsun. Batı’nın batışı, Doğu’nun doğuşunda muştu, sonuç olarak.

Bu ruhi geçişlerin ortaya çıkardığı eserler.

İlk yumruk dediği; İslamsı Felsefe

Gaye İnsan Ufuk Peygamber-1  “Mevlit/Nübüvvet”

Gaye İnsan Ufuk Peygamber-2  ”Hicret/Kılıçlar”

Gaye İnsan Ufuk Peygamber-3  ”Hamle Üstüne Hamle/Sulh ve Siyaset”

Gaye İnsan Ufuk Peygamber-4  ”Fetih/Son Hadiseler”

Gaye İnsan Ufuk Peygamber-5  ”Genel Bakış/O’na Bağlı Olmak”

Tasavvurumda çifte kanat muvazenesine göre bu kitaplar bir kuş şeklini alıyor. Batı’yı batırmayı başardıkça, Doğu’dan mükâfatla destek görüyorsun.  Pisliğe nefretin seni Nur’a, muhabbete ulaştırıyor. Muhabbetin, nefretin nispetinde. Yerleştir yerli yerine. Sağ kanatta Siyer, sol kanatta Batı Felsefe Tarihi ve kuşun başı da İslamsı Felsefe olur, derken karşıma bir fotoğraf çıktı. Servet Turgut’un son dönem eserlerinden müteşekkil bu fotoğrafı; Batı’nın hesaplarını bozmak için cihad eden ve sahada aktif olarak mücadele ederken 4 yıl hukuksuz şekilde Batı’nın uşakları tarafından esir tutulan, yakın zamanda serbest kalan Türkmen Derneği Başkanı Mehmet Ali Öztürk abimiz sosyal medya hesabından paylaşmış. İrkildim ve büyük bir hikmet olduğunu düşündüm. Kafamdaki tasarım fotoğrafa çok yakındı. Mehmet Ali Öztürk abimizin de bu yerleştirmeyi bilinçli yaptığını düşündüm.

Sağda Peygamber Efendimizi anlatan eserler. Solda Batı’yı alaşağı eden eserler. Sağ ve sol kanatın bel kemiği. Ana düşünce akımı sayılacak ortada ve ortanın başında ilk yumruk dediğimiz İslamsı Felsefe kitabı.  Hemen onun arkasında temel itikat meselemizi netleştiren Vahdet-i Vücud Tasavvufun Nesi Olur kitabı. Son olarak kuyruk vasfıyla ve istikamet tayini sağlayacak siyasi ahvalimizi özetleyen Türkiye’nin Manzarası kitabı.

1BATININ BATIŞI DOĞUNUN DOĞUŞUNDA MUŞTU.z1

Sizi resimle baş başa bırakıyorum.

Bu eserleri okudukça ve çifte kanat muvazenesine daldıkça bu resimdeki her eser bir kuş olup kalbinize konacak. Beyninizi ateşleyecek. Batı’ya kininizi artırdığı nispette Allah ve Resulü’ne muhabbetinizi çoğaltacak.

Allah’ın izniyle. Vesselam. 

Hakan Baykara