Neticede Kıbrıs, Sizin Neticeniz!

Yazan: 22 Şubat 2020 2042

Kıbrıs’ta herkesin bilip de, gülmek maksadıyla anlattığı bir hadiseymiş:

Türkiye’den Kıbrıs’a resmî bir program vesilesiyle giden kadın Aile Bakanı, Kıbrıs’ın bir genelev kompleksi olarak işleyen gece kulüplerinin ışıklı manzarasını uzaktan görmüş, beğenmiş ve oranın ne olduğunu bilmeden “Ne güzel bir yer!” diyerek bu beğenisini ifade etmiş!

Bu ifadeyi yetkililer o an nasıl kotarmış bilmiyoruz ama kadın Aile Bakanı’nda biz, Türkiye Cumhuriyet’inin Kıbrıs politikasına dair manevi nazar sığlığının özetini görüyoruz… Ne şu, ne bu hükümet, genelde Kıbrıs üzerindeki İngiliz egemenliğinin tanındığı 1923 Lozan Anlaşması’ndan, özeldeyse 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan bu yana Türkiye, hükümet değil, devlet bağlamında, Kıbrıs’a mana gözü yönünden kördür ve Kıbrıs’ın onlarca yıldır açık bir kumarhane-kerhane gibi işletilmesinde her hükümet,  kendi hissesince birer işletmecidir!

Aylar evvel  “Kıbrıs Girit Olmasın” başlıklı bir yazı yazmış, Kıbrıs meselesine dair kıymet hükmümüzü ortaya koymuş, meselenin belirttiği vahameti de “Kıbrıs Girit, Türkiye de Kıbrıs Olmasın!” diye hecelemiştik… Hoş, Türkiye’den Kıbrıs’a bir asırdır atılan Kemalist-Laik-Seküler nazarın, bu nazarı atan göz çıkarılmadıkça birkaç ayda değişmeyeceği ortada… Bu nazar bu gözde baki kaldıkça da, Kıbrıs’ta Türkiye’ye karşı ihanet, Türkiye’de de Kıbrıs’a doğru ancak hamaset katranlaşacak… Gelecek sigasıyla olacağını kaydettiğimiz şeyin, şimdiki anda olmakta olan bir şey olduğunu gören-görecek göz ise halâ gaib olan şeyimiz…

Geçtiğimiz günlerde bu ihanet ve hamaset tavrını birlikte müşahede edeceğimiz bir vakıa yaşandı. Hadise şu:

Kıbrıs’ın, ruhî cihetten lif lif Rum vasıflı Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, İngiliz The Guardian Gazetesi’ne, ihanet katranı bir demeç veriyor. Bu demeçte Kıbrıs’ın Türkiye’ye bağlanma ihtimalini “korkunç” olarak işaretliyor, Türkiye’nin Kıbrıs için kullandığı “Yavru Vatan” tanımlamasını reddedip Türkiye’den bağımsız bir Kıbrıs kimliği arzuladığını ifade ediyor ve hatta Türkiye’ye ekonomik bağımlılıktan kurtulmak için İngiltere ve Kıbrıs Rum kesiminin desteğini istiyor!

En iffetli bir anne ile babanın, bir porno mecmuasına “Anne ile babamın tahakkümünden kurtulmam ve istediğim zaman istediğim kucağa oturabilmem için bana destek vermeniz şart!” şeklinde demeç veren kızından daha adi bir lisanla konuşan Mustafa Akıncı zaten, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nı da daha evvel Türkiye’nin gerçekleştirdiği bir “katliam” olarak takdim etmiş ve Rum çeteleri elinde canı ve namusu payumal edilmekte olan Kıbrıs Türklüğü namına tam bir onursuzluk tiradı sergilemişti!

Bu tirad sergilenir sergilenmez de bu defa Türkiye’den, tam manasıyla hamaset kokan tepki açıklamaları geldi. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi “Türk milleti, Akıncı’ya haddini bildirecek!” dedi. Ak Parti, Mustafa Akıncı’yı Türkiye’den özür dilemeye davet etti. MHP Genel Başkanı Bahçeli, Mustafa Akıncı’yı istifaya davet ettiği çok sert açıklamasını “Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacak!” diye bitirdi. Milletvekilleri, sendikalar, dernekler hep birlikte sıraya girdiler ve Kıbrıs’ın Rum ruhlu Cumhurbaşkanı’na “Savulun Battalgazi geliyorrr!” yollu bir edayla seslendiler.

Yani ihanet, fikrin kaskatı neşterine havale edilmek yerine, hamasetin paspamuk lisanına havale edildi ve bir sonraki karşılıklı tiradlaşmaya kadar “Milli Kıbrıs meselesi” yeniden rafa kaldırıldı.

Oysa Mustafa Akıncı şahsında tebellür eden ihanet tavrı, Kıbrıs namına bir sebep değil, bir neticedir ve işte tam da bu kurugıda hamaset tavrının neticesidir.

Evvela kaydettik; Kıbrıs’ı 1974’ten 2004 yılına kadar tam 30 yıl tek başına yöneten Rauf Denktaş, Kıbrıs’ın açık hava kumarhanesine-kerhanesine dönmesinin baş aktörlerinden bir olarak ancak Kıbrıs’tan, Annan Plânı vesilesi ve hem de Rum kesimi lehine dirsek yiyince konuşmuş ama bu konuşma da fikir çığlıklı bir pişmanlık ile değil, papaz mahfilinde günah çıkartan bir Nasranî itirafçılığıyla serdedilmişti:

“Halkımızı dini yönden iyi yetiştiremedik… Girit gibi Kıbrıs da gidiyor… Kıbrıs’ın Girit gibi olmasından korkuyorum…”

Rauf Denktaş’ın, korktuğu şey bugün için Kıbrıs Türk’ünün seçimiyle Kıbrıs’ın başına Mustafa Akıncı olarak zaten gelmiştir!

 Ve bu Kıbrıs Türk’ü için bir ıskalama değil, bir ıstıfa durumuna tekabül etmektedir. Yani Kıbrıs Türk’ü, ona Anadolu’dan “Kıbrıs Türk’tür Türk kalacak!” diye hamasetle rajon kesenleri değil, İngiltere’ye “Bizi Türkiye’ye bırakmayın!” diye yalvaranları seçmiştir!

İşte bu taraftaki fikirsiz slogan, o taraftaki cibilliyetsizlik ihanetini ortaya çıkaran şeydir ve şimdi o taraftaki cibilliyetsizlik de, bu taraftaki fikirsiz sloganı cimcikleyerek ortaya çıkaran şeyi olmuştur!

Söyleyin Allah aşkına, 18 yıldan beri Türkiye’yi tek başına yöneten, haliyle 18 yıldan beri Türkiye’nin Kıbrıs politikasını da tek başına belirleyen Ak Parti, Kıbrıs’ı Türk’ün ruh köklerine göre tebliğ ve telkine tabi tutmak ve Kıbrıslı’yı evvela mana cihetinden anavatana bağlamak noktasında ne yapmıştır?

Kıbrıs Türk’ünün, her an daha da derinleşen Anadolu nefreti ve her an daha da ziyadeleşen İngiltere-Rum muhabbeti, bu noktada bir şey yapılmadığının en kati göstergesidir. Kıbrıs, hızla Giritleşmektedir ama Kıbrıs’a Türkiye’den fikir ve imanla değil, hamaset ve nutukla bakanlar, girift olmayan bu Giritleşmek durumunu sadece izlemekte, meseleyi köklü bir surette ele almaktan da masun bulunmaktadır.

Bir daha söyleyin; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya hamasetle bakanların, her nasılsa ayna yanından geçerken kendi dübürünü gören ve:

“Aman da ne derin yaram varmış!”

Diye içlenen mankafa bir kediden ne farkı vardır?

Zira Mustafa Akıncı ve onu başına baş diye seçen Kıbrıs, hakiki rolü ve manasıyla Kıbrıs’ın manada ve maddede öldürücü sebebi değil, bu hamasi tip ve onlardan sadır politikaların manada ve maddede öldürücü neticesidir. Yani, neticede bugünkü laik-seküler vaziyetiyle Kıbrıs, dünkü laik-seküler Türkiye ve onu idare edenlerin neticesidir!

Ah ki ne ah… Bu neticeyi, mankafa kedimiz kendi “neticesi” olarak Akdeniz politikası aynasında görse hiç bari:

“Aman da ne derin Kıbrıs yaram varmış!”

Diye içlenecekken, bunların yaptığı tek şey, bütün kötü netice iğnelerini, bir iğnedenlik gibi kendi “neticelerinde”  toplamaktan başka bir şeye tekabül etmemektedir!

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi